Bir gün böyle bi yazı görürsün hiç beklemediğin bir anda, hiç ummadığın bir taşın altında. Erkeğinin düzgün parmaklarından çıkmış devrik kurulduğu için daha seksi, daha güzel... İçin erir birden billur tuz reklamlarındaki gibi akar akar durursun. Düşünsene be kadın, kim derse desin yapamayacağın bir şeyi tek bir kişi söyleyince daha ilk cümlesine bile ölüyorsan devamı nasıl olur ki! Yo yoo senin hayal gücün yetmez buna, en iyisi ben bu gece yatarken biraz normal insan hayalleri kurayım, ertelemiştim hayli zamandır. hımmm nerden başlasam ki? artık yorganlara sarılmaya gerek duymayacak kadar büyük bir vucudun benim olacağından mııı, yoksa hissettiğim güvenin sonsuz sınırsız olacağından mı? ya da bir batında doğurmak istediğim 22 tane uzun boylu kocaman gözlü çocuktan mı? Abarttım mı ne??
Evet abarttım. Çünkü o cümle o biçimli parmaklardan sana doğru yazılmadı. Öznesi olmadığın bi cümle bu. Ne kızabilmek mümkün ne yeniden yapıştırabilmek kırılan parçalarını. Sırta saplanan bıçak metaforu doğruysa işte o bu o'ydu.
Tuesday, October 21, 2008
Wednesday, October 15, 2008
vuslat
Uzay boşluğunda bir adet sen varsın: istediği mutluluğun aslında ona “kendini” yaşamaktan mahrum edeceğini bilgisini kafasından hiç çıkarmayan, bu bilgiye sıkı sıkı sarılıp kelimelerini, yaşantısını ve içinde bulunduğu durumları bu uğurda her zaman askeri yapmaya hazır olan bir sen. Sevilmek, ehlileştirilmek, bir evin biriciği olmak isterken bir yandan da kanın kırmızısına susamış bir boğa gibi sonsuzlukta koşmak isteyen bir sen. Bir kadını hayatının kraliçesi yapıp en büyük taçla onurlandırırken, teninde bildiğin tüm zevkleri yaşarken, beyaz ellerinden bildiğin tüm tadları içerken, doyarken, belki tam da doymuşken 1 rakamının acizliğini, insanlar aleminledeki fazla romantiklik kokan gereksizliğini fark eden bir sen. Her güzel tarafından sevilmeye, her biçimli bacak tarafından istenmeye, görülüp seçilmeye, görüp seçmeye doyamayacağını söyleyecek kadar cesur, kendinin farkında bir sen. Ve tüm bu yaman çelişkiler damarlarında gezse de kimseninkilere benzemeyen Leyla’sını kimsenin kimseyi sevemeyeceği kadar güzel seven bir sen varsın.
Evet, o uzay boşluğunda bir adet de ben varım ve senin kalemin böylesine kılıçtan keskinken anlatmak bana düşmez beni. Sadece bir cümleyle, yarası kanayan anne kedi…
Uzayın boşluğunda kendince salınan bedenlerimizi birleştirmeye çalışmak en büyük yanılgımız…. Vuslat başlangıç değil, bizim sonumuz... Kavuşursak ve karıştrırsak hayatlarımızı normal insan çorbasına, kanatlarımız kırılır uçamayız çünkü. Özlemlerimizle tutuşmadıkça tatmin olmuyor, doymuyoruz ki. Uzakta kal sevgili. Yanıma gelerek dünyaya ait zaaflarıma dünyaya ait insanlarını getirme, masal kal sevgili. Bilinmezliğe ve başka bedenlerin, kokusu farklı sarılışlarına uğurlasak da birbirimizi, böylesi ismine ölene dek aşık kalabilmem için en iyisi. Senin dışın başka kadınların terleri içinde tütsülendiğinde neler hissediyorsun bilmiyorum; tıpkı ellerimi teslim ederken başka birine parmaklarımın neler hissedeceğini bilmediğim gibi. Seni olduğun sen gibi değil de kafamda yarattığım o dağ gibi seveceğime göre ben hep, bazen rüyam da bazen de rüya gibi bi gece de gelip koklayıp gitmek en güzeli..
En başında dediğim, en başında bildiğim gibi: malesef “bitmedi ama bitti..”
Evet, o uzay boşluğunda bir adet de ben varım ve senin kalemin böylesine kılıçtan keskinken anlatmak bana düşmez beni. Sadece bir cümleyle, yarası kanayan anne kedi…
Uzayın boşluğunda kendince salınan bedenlerimizi birleştirmeye çalışmak en büyük yanılgımız…. Vuslat başlangıç değil, bizim sonumuz... Kavuşursak ve karıştrırsak hayatlarımızı normal insan çorbasına, kanatlarımız kırılır uçamayız çünkü. Özlemlerimizle tutuşmadıkça tatmin olmuyor, doymuyoruz ki. Uzakta kal sevgili. Yanıma gelerek dünyaya ait zaaflarıma dünyaya ait insanlarını getirme, masal kal sevgili. Bilinmezliğe ve başka bedenlerin, kokusu farklı sarılışlarına uğurlasak da birbirimizi, böylesi ismine ölene dek aşık kalabilmem için en iyisi. Senin dışın başka kadınların terleri içinde tütsülendiğinde neler hissediyorsun bilmiyorum; tıpkı ellerimi teslim ederken başka birine parmaklarımın neler hissedeceğini bilmediğim gibi. Seni olduğun sen gibi değil de kafamda yarattığım o dağ gibi seveceğime göre ben hep, bazen rüyam da bazen de rüya gibi bi gece de gelip koklayıp gitmek en güzeli..
En başında dediğim, en başında bildiğim gibi: malesef “bitmedi ama bitti..”