Saturday, March 22, 2008

kırmızı ruganlar, anne ve ben

bazen beynimin benden bağımsız çalıştığını düşünüyorum. hani insanın kafasına durdukyerde alakasız bir şarkı takılır da ağzı söylemese de plak gibi döner durur ya nakarat içerlerde bi yerlerde, öyle işte. kendime hesap soruyorum sanırım ya da hesabını vermeye çalışıyorum kendime yaşattıklarımın. bi cümle takılıyor beynime televizyon izlerken, duştayken hatta okurken konuşuyor da konuşuyor sürekli. duruyor ve izliyor olmaktan nefret ediyorum. asla hayattan alacaklarım konusunda hırslı bir insan olmadım ama kendime yediremiyorum işte insanın en verimli olduğu yaşlarda böylesine umarsızca bekliyor olmasını. ben paslanıyorum durduğum oturduğum yerde. fazla uykudan nefret ederken uyur oldum sürekli. her şeyden alınıyorum. kocaman kapşonlu bi sweatshirtle dolaşasım, çalan telefonları açmayasım ve yanında rahat olmadığım kimsenin yanı olmayasım var.
ve annem, en buyuk yargı organım, sürekli soruyor sürekli sorguluyor biricik kızının yaşantısını. korkuyor, kaygılar büyütüyor karnında ve korkutuyor beni de. ben ne yaptım, nerede yanlış yaptım bilmemezlikten gelsem de artık onu inandıramıyorum geleceğime, ilişkilerime ya da karalılığıma. hayatımın bütün yaşlarının ve yaşadığım bu evin en büyük ortağısın sen, benim bir bük boy matruşkam, o yüzden her çaresiz kızgınlığımda yaptığım gibi kılıçlarımı kuşanmayacağım bu sefer. ikimiz de benden ve bi gün var olcak geleceğimden bu kadar ümitsizsek vardır bir bildiğimiz belki de.
tam bir üstteki satırı yazarken ayakkabılarıma takılıyor gözüm. uzuun süre önce ayağımda paralanmış, şimdi kütüphanemde arz-ı endam eden, 23 yaşındaki kırmızı parlak ruganlar. hadi gel de şimdi yeniden, sıkı sıkı toplanmış saçları eteği ve içine giydiği beyaz kalın klotlu çorabıyla ortalarda dolanan; en büyük derdi annesiyle çıktığı gezmelerde otobüse değil de taksiye binmek olan; sinirlenince yürüdüğü kaldırıma mıhlanmış gibi pat diye durup, kaşlarını çatıp, özgürce bir miktar da bağırırıp, feriştahı gelse bir yere kıpırdatılamayan bir kız çocuğu olmak isteme.

save me..











No comments: