biraz önce telefona gelen bi mesajla bi çok şeyi çorap söküğü gibi hatırladım. üzerimdeki bu ölü toprağının sebebini bulur gibi oldum. içim, içime sıkıldı ve sevdiğim adamın içinden taşanlara.
hayat koskoca bir koşturmaca anlamsızlığına dönüşür yirmili yaşarın bir döneminde, birdenbire. eskiden olsa çok kolay kırabileceğinizi düşündüğünüz bir çarkın içindesinizdir ve zaman yiyip para kusan bu çark artık yaşamınız olur.
bir sürü tanımadığım surat günün belirli saatlerinde gözümün önünde, bir ikincisini belki hiç duymayacağım ses kulağımda, hayatıma dahil olması ihtimal dahilinde olmayan insanlar mesai denilen şey yüzünden hayatımın göbeğinde! tanrım çılgınlık bu! değilim ben, bu dönüştüğüm mekanik yaratık ben değilim! önceden yaptığım her şeyi, önceden olduğum her halimi özlüyorum. miskinlik yapmayı, gece deli gibi eğlenip sabahını düşünmemeyi, sadece benim olan insanlarla yaşamayı, mutlu rahat kitap okumayı, sevgilimle tatil çakıştırmaya çalışmadan saatlerce birlikte yaşamayı, evde kahvaltı etmeyi, sabahları giyinmeden pjamalarla televizyonun önünde gazete okumayı, sorum(luluk)suz olmayı istiyorum! demiştim. en çok kendimi özlemiştim yani.
şimdi kendimleyim, birsürü boş saatim, sabahına kalkmak zorunda olmadığım gecelerim var. sevgilim var, arkadaşlarım, bir kütüphane dolusu kitap... ama sanıldığı kadar tatlı değil uzadıkça uzayan bir zamanı dilediğince yemek. iki araya bi dereye sıkıştırılmadıkça tadı öyle sası ve öyle aynı ki. çünkü öznelilen şey tüm bu somut yapılabilecekler listesi değil; çocukluktaki ya da ilk gençlikteki zamanı tartma bilgisine sahip olunumayan yılları özlüyormuş insan. o zamanki beni, sorum(n)suz beni! hem de deli gibi.
Ve sonra farkediyorsun bu yaşlar bir milad, geriye dönüşümsüz bir tepkime. çarkın içinde de olsan, dışında da özlediğin şey bil ki ulaşamayacağın kadar soyut. bazı geceler bütün düzenini gaz döküp kibritle yıkasın gelebilir. ama özlediğin kendinle, bulduğun kedin arasındaki fark delirtici olacaktır. hoş değil..
işte bu aşamada insanlar daha da garip davranışlara yöneliyorlar. en az karıncaların ya da arıların doğadaki hareketleri kadar sofistike ve anlaşılmaz bir şekilde daha da sorumluluk alıyorlar üzerlerine. ister kadın ister erkek olsun çılgınlıklarını özlerlerken; aksine sakin sessiz roller buluyorlar kendilerine ve içinde koşturacakları bir kaç koca çark daha. hoş tabii..
bu karmaşıklığı da sen bana açıkla. bekliyorum.. zamanım çok..
Wednesday, April 23, 2008
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment