Tuesday, May 27, 2008

- herkes mutsuz, seni çok iyi gördüm.

Dün, beni bi senedir görmemiş olan ve doğduğum günden beri beni bilfiil tanıdığı için bir anlamda içimi dışımdan daha iyi bilen arkadaşkuzenimle buluştum ve laf arasında dediği şey düşündükçe gülümsetiyor yüzümü. Acaba kendime bile farkettirmeden bir içsel mertebeye mi ulaştım ne??

Friday, May 23, 2008

yalelli

Bu haftanın başı itibariyle iş - güç durumlarına yeniden bulaşmış durumdayım. Sabah erkenden kalkma huyum evin dört duvarı içerisinde bedavaya gitmiyor yani artık. Önce alışveriş sonra fiş olarak geçirdiğim her gün bana da bir miktar para olarak geri dönüyor. Henüz her şey çok yeni bakalım nasıl şekillenecek zamanla.

Yeni tanıştığım insanların arasındayken onların bende gördüğü beni izlemek hem değişik zevkli bir oyun hem de yorucu bir psikolojik gözlem durumu. Herkesin kendi birikimine göre anlamadığı şeyler var bu genelde az konuşan, biraz sakar, narin olmasa da nazik, koca gözlü "ben" de. Patron eğer düşündüğü gibiysem neden bu Ankaranın içi bile olmayan garip yerde çalıştığımı merak ediyor ve tartıyor sürekli ne zaman bıkar giderim diye, finans müdürü hergün işe koşa koşa ama 15 dakika geç kalmamdan sıkıntılı fakat ses çıkaramıyor şimdilik, pastacı ustası belki kendi laz şivesiyle düşünüyor beyninin içinde de ve elinde yüzünde bir ağraz bulamadığı bu kızın bu yaşına kadar neden bir alanının çıkmadığını sorguluyor kendince. İşte böyle akıp gidiyor bu ara zaman. Ben uğraşmıyorum kimseyi tartmakla. Duygusal kategorizasyon yok artık para insanları arasında! O yüzdendir ki normalden az konuşarak izliyorum karşımdakileri. Bütün bu samimiyetsiz, simbiyotik gündüzlerden sonra yanına sakince kıvrılmak en büyük hayalim oluyor akşamları. Kapatıp gözlerimi yanında sessizce dinlendirmek, temize çekmek istiyorum beynimi.

Neyse..

A desemolmaz a a desemolmaz birineuysa ötekineuymaz yalelliyalelliyalelliozaman...

Friday, May 16, 2008

why does my heart feel so bad?

Bütün inandığım değerler elimden alındı. Çırılçıplağım ve tenimin her yeri yara.

Küsemem çünkü unuturum yapılanı; kinle yaşayamam çünkü içim pürüzsüz, öyle büyüttüler beni; güvenirim sevdiğim bi avuç insana, diğer türlüsünü bilmem çünkü.

Şimdi tüm bunlar ve ben kırıldık paramparça.

"Neden" diye inleyerek uykuya dalıyorum geceleri. Ağlıyorum erdem sandığım değerlerimin beni aciz biri yaptığını gördükçe. Durduramıyorum kendimi sessiz sessiz ağlıyorum.

Bu gün benim doğum günüm ama korkuyorum kendimden, böyle karnıma bıçaklar sokularak yaşamaktan. Yaşlandım ve içimi koyultamam artık, sert ve bıçak geçmez birine dönüşem. Bir süre sonra suyum yolunu bulur ve sakince kıvrılırım hayatın dizinin dibine yeniden tekme atıp acıtana dek.

Kısa film kadar tamamlanmış hissediyorum. Bitse burda keşke..

Thursday, May 8, 2008

PG

Platin saçlı kuzucuk bavulunu hazırlıyor karşımda. Bir tanecik dostum gidiyor Ankara'dan İzmir'e çalışmaya. Nasıl göndericem ben seni? Kalıcam buralarda bir başıma. Nasolsa okumuyosun bu sayfayı, o yüzden yazaken istediğim kadar ağlayabilirim.
Hadi bakalım uğurlar ola..

ÇOKO-PRENS

Bir insanın sevgilisinin yedi kıta gezen bir kaptan olması ile binbir hasta kesen bir cerrah olması arasında hiç fark yokmuş, öğrendim.. Görüşebilmek için ya alt kamarada ya da hastane odasında yaşıyor olmak gerekiyormuş, malesef.. Ama alışıyorsun, herbir şeye alıştığın gibi buna da sonunda. Çünkü sevdicek sevdiği işi yaptığı için, biçimli parmakları iki kat eldivenin içine çok yakıştığı için ve çocuk şefkati ile bakabilen gözlerle hastane koridorlarında dertlere derman dağıttığı için mutluyum ben aslında.
Yine de zor olan bi şey daha var. Senin için pek önemli olan o uzun boylu, kara kaşlı, kara gözlü varlığın memnun edilmesi ve de acılarının dindirilmesi çok zor olan bir dolu yaralı insanın içinde yaşadığını bilmek. Bunun için öldürülen bir sürü insan haberi hatırlıyor zihnisinir beynim ve içim ürperiyor! (http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=169761).
Korkunç..
Ölen bir hasta, içi kanayan bir hasta yakını ya da hiç kimsecikler üzemesin benim sevdiceğimi, çöpten mi buldum ben onu! Hata tam tersi herkes, hadi tamam dişi yaratıklar da dahil(!), hayran hayran izlesinler mesleğini yaparken doktorlarını. "Prens" bile diyebilirler, yani o kadar diorum daha ne diyim?