Hayatında biri varken, hatta bırak fiili şeyleri beyninde biri varken, başka biriyle olamamak insan üstü bir erdem midir? Çünkü bu düşünerek, kendini durdurarak ve durdurduğunu da her gün kendi kendine tekrarlayarak yapılabilecek bi şey değil, ancak yılların ya da hayatın bünyeye yedirdiği öğrenilmiş davranışlar kadar doğal olacak ki zincir ölene dek kırılmasın. Ne yaptığını bunu neden yaptığını bile sorgulatmamalı ki için, o şekilde yaşamanın doğallığına alışasın. "Ben senin uğruna neleri kimleri geri çevirdim" diyorsan içinden ya da "amaan kimsecikler görmedi, nerden bilecekler" diye sinsi sinsi düşünebiliyorsan, evet sen de aslında çok eşlisin.
Böyle bir erdeme sahip olan dişi ya da erkekler ulaşılamayacak kadar özel bir tahtta oturup aşağıdaki hayvan dolu kafesi gülerek izliyorlar gibi geliyor gözümü kapatıp, canlandırdığımda. Bir mitosdan fırlamış gibi, güzel ve hatta inadına daha seksi..
Yanlış anlaşılmasın kendimi bir tahtın üzerinde, boynundan bağladığı beyaz elbisesiyle aşağıları süzen melek gibi göremeyecek kadar mütavazı; kafeslerle çevrelenmiş kocaman bir arenanın içinde, bunun için şartlanmış güdüleriyle çevresini kollayan hayvan gibi göremeyecek kadar da taraf'ım. O yüzden kendimi bu yazıdan iyi ya da kötü tenzih ediyorum. Kendimle ilgili söyleyebileceğim tek şey: böylesine bir doymazlığın uzağımda yaşandığında bakışlarımı çevirecek kadar iğrendiğim, yakınımda yaşandığındaysa zaaflarım karşı koysa bile içten içe sakince uzaklaştığım.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment