Friday, November 14, 2008

anne, Istanbul ve adam

Karanlık sabahlara uyanıyorum yine... Kalın perdelerimi kapatmaksızın uyumayı seviyorum ben, yanımda sevidiğim adamla uyumadığım sabahlarda güneş dürtsün göz kapaklarımı ve yalnız yatağımdan erkenden sıyırsın beni diye. Ama güneş de doğmuyo sanki günlerdir. Kaçtı o da benden.

Sanırım yapayalnızım.

Ev hasta. Annesi hasta olan evler hastadır, yaşamayan bilemez bunu. Baba her sabah tüm dinçliğiyle kalksa da, küçük kardeş gençliğiyle odasında soluk alsa da, bunu yazan tekerlek gibi yokuş aşağı yuvarlanıp yuvarlanıp dik dursa da, anne yatıyorsa gözleri kapalı bir köşede o ev kararır. Yaşamak gelmez içinizden içinde. Kaçamazsınız da, bakamazsınız da. Sağlığınızdan bi demet yapıp, afilli bi kurdeleyle, hediye edebilseniz yada ömrünüzden ömür verebilseniz kadınınıza. Veremezsiniz. Can vereniniz en büyük acınızdır kimseye söyleyemezsiniz.

Sanırım yapayalnızım.

Kaçıyorum her hafta sonu bu şehirden. Uyuyamadığım otobüslerde, kulağımda müzik ve beynimde binlerce cinimle. Kaçmak için değil daha da kalmak için gidiyorum. Delirdiğimi düşünüyorum bazen yol yorgunu sabahlarımda ve binlerce küfür ediyorum kendime, yorgun ayaklarıma ettiğim işkenceye. Istanbula iniyorum sonra. Evimin, yatağımın, kimsemin olmadığı kocaman dünyaya. Koşarak mutfağıma kaçıyorum hemen. Fıstık yeşili önlüğümü geçiriyorum üzerime. Kokluyorum. Yağ, un, şeker ve baharatların kokusu. Elim hamura değiyor az sonra. Unutuyorum, unuttuğumu bile farketmeden herşeyi. Bir kaç saatcik tabii sadece.

Sanırım yapayalnızım.

Umudum bitti benim, ilk defa itiraf ettim bunu herkese. Korkuya inancım sevgiye inancımdan daha fazla artık nedense. Korkuyorum bi daha hiç sevilmeyeceğimden. İstenmeyeceğimden değil ama "sevilmeyeceğimden". Kadın olmak değil kedi olmak istiyorum. Sarılınıp sımsıcak, uzun uzun uyumak güneşin kalın perdelerin arkasında doğduğu sabahlarda. Özlediğim huzur için canımı verebilirim ama beş para etmiyor bu günlerde. Küçücük fıçıcık içi dolu turşucuk bi evim olsun, kendimden büyük bi pencerenin arkasında kitap okuyayım ve hiç horlamayan adam karşımda uyusun battaniyesinin içinde. Bu minicik hayal bile çok uzaktaysa, ne gibi bir umuttan bahsedilebilir ki sevilmeye dair içimde.

Evet yapayalnızım.

No comments: