Sunday, August 24, 2008

BİR AYRILIŞ HİKAYESİ



Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl,
avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya
çıldırasıya...


Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl,
kilometrelerle derin, kilometrelerle dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beş yüz,
yüzde hudutsuz kere yüz...


Kadın erkeğe dedi ki:
-Baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.


Şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana..
Ve ben artık
biliyorum:
Toprağın yüzü güneşli bir ana gibi, en son en güzel çocuğunu emzirdiğini..


Fakat neyleyim
saçlarım dolanmış
ölmekte olan parmaklarına
başımı kurtarmam kabil
değil!


Sen
yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak..
Sen
yürümelisin,
beni bırakarak...

Kadın sustu.

SARILDILAR

Bir kitap düştü yere...

Kapandı bir pencere...

AYRILDILAR...

1 comment:

Nalo said...

Bazen hiç bir şeyin duru, saf görüntüsünü bozmak istemezsiniz ya, yazı yazarken de geçerli. Çok konuşup kelime kirliliği yapmamak lazım naif bir şiirden sonra. Bu sabah karşılaştığımda bu şiirle içim gitti -ki ben şiir insanı değilim aslında- bir durum tüm saflığıyla ancak bu kdr güzel özetlenebilirdi.

İçimde garip bir huzur var. Güçlü olan içsel bir şeye ve güçlü olduğunu bildiğim bir insana inanmanın, parçalanmaksızın ömür boyunca güzel yaşayacağını bilmenin huzuru. Hayatın içinde ayrı gayrı düşmüş olmak içimi burksa da seviyorum... Ben ilk defa sevmeyi bile objesinden daha çok seviyorum.

...