Thursday, August 14, 2008

pushover

hayatım kapalı kutu. açıldığında acıyor zaten. tek yapamadığım bir başına mutlu olabilmek. hala hayaller kuruyorum demek ki, ya da normal insanların normal hayatlarına çaktırmadan özeniyorum belki de. şimdi bunu yazarken boğazım düğüm düğüm, o yüzden cümleler peşi sıra eklenmiyor birbiri ardına. sürükleniyorum, aslında genel olarak duruyorum. çünkü insan inat etmedikçe kimse, en yakını bile gelip sormuyor fikrini ya da ne istediğini. herkes planlar yapıyor, kimisi tüm iyi niyetiyle sessizliğimi sonuna kadar kullanıyor, kimisi nasolsa susuyor diye her yerimden saldırıyor. niye diye soruyorum, içimden tabii. içim susuyor dediğim gibi. konuşmayı bilmediğimden değil, en sevdiğim şey aslında ana dilimi annemin bile öğrettiğinden güzel konuşmak, sadece erdem sanıyorum bazılarının unuttuğu tüm değerleri. eskiden olsa diretirdim her şey benim istediğim gibi olsun diye şimdi huzurlu bir sahilde yüzümü denize dönmüş gibiyim. tanıyan bilir beni, tek bir şeye değişmem sıkıca sarılan birinin güven dolu ellerini. kumlarda yavaş yavaş yürüyüp, topuzumun açık bıraktığı ensemde dinlenip, sakince sarıldığında huzurla suratına gülümseyeceğim. kimse benim kadar az şey, dolayısıyla kimse benim kadar çok şey istemiyor. artık rahat bırakın beni. eğer su serpecekse bu kararmış içlerinize: ben de ulaşamadan öleceğim hayalime tıpkı sizin gibi.

No comments: