Dudakların, parmakların, bakışların, güvende hissetirmen, kahkahaların ve her şey hayatımın rutini değil her an kaybedilebilecek en özel ayrıntılarıymış, anlayıp da, varlığına tapınmam için çocuk gibi kaybetmem gerekti, ne yazık. Masal dudaklar...
Dün gece aç geçen 40 saatten sonra ılık çorbayı minik yudumlarla içerken anladım. Her yerim çok acıdı ama anladım. Kader denilen kederli kadınla her karşılaştığında dik durmak, gözlerini kurutmak gerek. Çünkü gizli saklı sürekli başkaldırsan da zamanın yaşanacakları bir gün kapına getireceğine, inanmalı artık bu gün olmasa bu kaybediş daha dönülmez bir zamanda olacaktı. Haklı ya da haksız her şeyi küçük bedeninde yıllarca saklamış herkes bi gün acı acı kusacaktı. Her şeyini yitirebileceğini unutarak yanlış bir cürretle alevler saçacaktı.
Şimdi artık istenmediğimi ve seviyorum dese de dudaklar eskisi gibi sevilmediğimi biliyorum. Sadece iki hafta içinde kaybettim hepsini. Kimseyi, çocukça mutluluğumu paylaştığım hiç bir kara kalpliyi, suçlamayacağım çünkü herkes sadece kendi elleriyle kendi sonunu hazırlar. Ben dakikalar içinde anlasam da sözlerimin ağırlığını bileklerime bağlayıp dipsiz kuyulara düştüğümü, biliyordum seni geri döndüremeyeceğimi. Tüm yakarış kelimelerim itiraf ediyorum çok komik ama bi kerecik "minik" demen içindi bana. Demedin. Şimdi bir yelpaze var elimde, sakin sakin sallıyorum kalbime. Sen ne kadar güçlüysen ben o kadar güçlü olamayacağım ama yarısına yaklaşsam bana ve geçmişimi taşıyabilmem için omuzlarıma yeter belki.
Çok işim var, unuttuklarımı sandıklardan çıkaracağım bu gün. Tam birbuçuk sene önce öğrenmiştim, seni varlığın yanımda olmadan da sevmeyi, uyurken aylarca göremesem de yanımda hissetmeyi. Dudaklarını düşünerek gülümsemeyi. Kıvrılıp yatağıma, sessiz nefesimi dinliyorum senden istemeye gücüm yok ama tanrıya tek bir şey için yalvarıyorum, artık benim de olmayan bedenin bu sefer kimsenin olmasın. Şimdilik bencilce istiyorum bunu ama kartallar kadar özgürsün.
Seni çok seviyorum.. Hasta olunca, üzülünce, kaza yapınca içim yanıyo o yüzden kinyasıma iyi bak. Çok iyi bak..
Dün gece aç geçen 40 saatten sonra ılık çorbayı minik yudumlarla içerken anladım. Her yerim çok acıdı ama anladım. Kader denilen kederli kadınla her karşılaştığında dik durmak, gözlerini kurutmak gerek. Çünkü gizli saklı sürekli başkaldırsan da zamanın yaşanacakları bir gün kapına getireceğine, inanmalı artık bu gün olmasa bu kaybediş daha dönülmez bir zamanda olacaktı. Haklı ya da haksız her şeyi küçük bedeninde yıllarca saklamış herkes bi gün acı acı kusacaktı. Her şeyini yitirebileceğini unutarak yanlış bir cürretle alevler saçacaktı.
Şimdi artık istenmediğimi ve seviyorum dese de dudaklar eskisi gibi sevilmediğimi biliyorum. Sadece iki hafta içinde kaybettim hepsini. Kimseyi, çocukça mutluluğumu paylaştığım hiç bir kara kalpliyi, suçlamayacağım çünkü herkes sadece kendi elleriyle kendi sonunu hazırlar. Ben dakikalar içinde anlasam da sözlerimin ağırlığını bileklerime bağlayıp dipsiz kuyulara düştüğümü, biliyordum seni geri döndüremeyeceğimi. Tüm yakarış kelimelerim itiraf ediyorum çok komik ama bi kerecik "minik" demen içindi bana. Demedin. Şimdi bir yelpaze var elimde, sakin sakin sallıyorum kalbime. Sen ne kadar güçlüysen ben o kadar güçlü olamayacağım ama yarısına yaklaşsam bana ve geçmişimi taşıyabilmem için omuzlarıma yeter belki.
Çok işim var, unuttuklarımı sandıklardan çıkaracağım bu gün. Tam birbuçuk sene önce öğrenmiştim, seni varlığın yanımda olmadan da sevmeyi, uyurken aylarca göremesem de yanımda hissetmeyi. Dudaklarını düşünerek gülümsemeyi. Kıvrılıp yatağıma, sessiz nefesimi dinliyorum senden istemeye gücüm yok ama tanrıya tek bir şey için yalvarıyorum, artık benim de olmayan bedenin bu sefer kimsenin olmasın. Şimdilik bencilce istiyorum bunu ama kartallar kadar özgürsün.
Seni çok seviyorum.. Hasta olunca, üzülünce, kaza yapınca içim yanıyo o yüzden kinyasıma iyi bak. Çok iyi bak..
...............................
-ben miniğimi özledim
-sakin sakin yanımda nefes almanı
-bana huzur vermeni
-yanına dinlenmek için gelmeyi
-seve seve
-özleye özleye
-boynun koklaya koklaya
-ben de... :.(
No comments:
Post a Comment